Temmuz’un tam denge noktasındaydık. Tarih 16 Temuz 2022’yi gösteriyordu. 5 kişiydik. Şahabettin, Ağrı Haber Gazetesi Sahibi Murat, Hançer, Yılmaz, Ahmet ve Vefa. Tutkumuz tam; geri kalan her şeyimiz eksikti. Acemiydik. Rotamızı bilmiyorduk. Rehberimiz delinin tekiydi. Gidiyorduk; ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Önce Van Gevaş’a yavaş yavaş gittik. Van Deniz’inin denizimsi mavi sularını görünce dayanamadık, Canavara rağmen, mavi sulara bıraktık kendimizi. Adeta sodalı sulara bedenimizin löp löp etlerini terbiyeye bıraktık. Çok geçmemişti ana faaliyetimiz aklımıza geldi. Çok yorulmamalıydık. Arkamıza baka baka sudan çıktık.
Ne rotamızı biliyorduk ne de rotamızı bilmek istiyorduk. Ama modern çağın navigasyon aleti bilinmeze giden tutkumuzu baltaladı. Bizi Vizyontele Dağı’nın kucağındaki yaylaya bıraktı. Yaylada; çoban, 300-400 tane beyaz koyunu, iki kangal köpeği, iki eşeği vardı. İkindi vaktiydi. Koyunları sağan berivanlar hala yayladaydı. Belli ki Berivanlar koyunları yeni sağmıştı. Yayladaki her kesin ağzı bağlı olduğunu görünce korana aklıma geldi. Ama buradaki mevzunun; çocukluk tecrübelerime dayanarak korona olmadığını hemen anladım. Mevzu insanın ağzına ve gözüne larva bırakan méşa ritikéydi. Yani sıçan sinek. Türkçe,ye çevirince biraz kulağa nahoş gelse de yapacak birşey yok. Bir çobana yanaştım. Gençti. Elinde bir hebring(koyun kırpma aleti) elinde ki koyunu hızlı hızlı kırpıyordu. Bereket olsun mevsusundan sonra hemen “méş heye?” diye sordum. O da çok sinek var dedi. Kürtçe ağzını kapat yoksa sinek kurt bırakır dedi. Öyle birşey olsa felaketim olurdu. Çocukken sinek kurt bırakınca neler yaşadığımı bir ben bilirim. Toprak mı yemedim? Gözüm mü patlayacak derecede şişmedi ? Günlerce boğazım patlayacak derecede öksürmedim mi? Ahh ahh… Hemen ağzımı boyunluğum ile kapadım. Sineği bertaraf etmiştim artık. Ağzımı bombalayamayacaktı. Diğer dağcı arkadaşlarım méşa ritikéden habersiz yaşıyorlardı işte cahiller.
Az sonra Berivanlar bir pikapa doluştu, sağdıkları sütlerle beraber yaylayı terk etti. Akşam vakti sayılırdı artık. Çobanla yaylada tek kaldık. Çoban bize çok sıcak davranmamıştı. Bu benim ilgimi çok çekti. Halbuki aşağıda Gevaş’ın içinde bir bayana acıktık, biraz yemek pişirip yiyeceğiz dedim. Uygun bir yer var mı acaba dedim? Gördüğünüz herhangi bir bahçeye girin orada yapın demişti. Çok hoşuma gitmişti bu tavrı. Bilmediğimiz şeyler değil ama bir daha duymak, yine duymak gururlandırmıştı. Çoban ise ilgisiz; ya bizi sevmemişti yada tırmanışa giden dağcılar onları çok rahatsız etmişti.
Bundan sonra grup adına yaptığım plan. Yemeğimizi yiyecektik; çayımızı, kahvemizi içip dinlenmeye geçecektik.Sonra dolunay ortalığı aydınlattınca tırmanışa geçecektik. Vizyontele dağınının zirvesinde berrak bir gecenin ardından Ağrı dağından çıkacak güneşi bekleyecektik. Öyle de oldu ama;
İki arkadaşımız dağ başlarına vurmuş, yatmıyor; yıldızlar onları heyecanlandırmış konuştukça konuşuyorlardı. Onlar konuştukça; çaban köpekleri bizleri yaylada istemiyor, çıldırmış gibi havlıyorlardı. Köpekler havladıkça eşekler huylanıyor. Mekanlarının basıldığı korkusu ile zırlıyor, ortalığı velveleye veriyorlardı. Dolayısı ile biz de uyuyamıyorduk. Bir önceki günün gecesinde faaliyetin heyacanı ile zaten uyuyamamıştık. Başım kazan gibiydi. Madem uyuyamıyoruz hadi tırmanışa geçelim dedik. Çay demledik, içtik. Gece Saat 12:00 cıvarıydı. Dolunay ağır çekim halinde Artos’un başından çıktı. Yavaş yavaş ortalığı aydınlattı. Dolunayın dönüp rotamızı aydınlatmasını bekledik. Gece saat 12:45 geçiyordu. Dolunay ortalığı aydınlatmış, rüzgarsız bir gecede tırmanışa geçtik. Ondan sonra yaşadıklarımızı kalem yazmadı. Orada dur, saklı kalsın dedi.
Ağri Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Başkanı
Şahabettin ERKUŞ
AĞRI HABERLERİ
26 Mart 2023GÜNDEM
26 Mart 2023GÜNDEM
26 Mart 2023GÜNDEM
26 Mart 2023GÜNDEM
26 Mart 2023GÜNDEM
26 Mart 2023GÜNDEM
26 Mart 2023